"Çikletin
Son İmajı "
Yunanlılar ve Mayalardan, tüm
dünyaya; mahalle kızı imajından, temiz, ferah, sağlıklı insan
imajına... Çiklet.
Bu
aralar ağzımdan çikleti çıkarmıyorum. Şimdi bunu söyleyince, gözünüzde
çok da hoş bir imaj uyanmıyor olabilir ama ben ne yaptığımı biliyorum.
Çikletin imajı son yıllarda bayağı bir değişti. Sağolsun diş
doktorları ve reklamlar. Eskiden mahalle kızı imajının en belirgin
öğesi ve "Herkes sakız çiğner ama Ayşe Hanım gibi patlatamaz" nevi
sözlere konu olan çiklet, bir anda modern hayatın gerekleri arasına
dahil edildi. Bunun nedeni olarak da hijyen, vs. öne sürüldü.
Bir kere dişler için yararlı. Ne de olsa her dakika diş fırçanız
elinizde fışır fışır diş fırçalayamıyorsunuz. İkincisi, ağzınıza hoş
bir tat oluşuyor ve istenmeyen ağız kokularından da bir nebze
kurtulmuş oluyorsunuz. Hele de soğan/sarımsak müdavimlerindenseniz.
Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalara göre, diyete bile katkısı
oluyormuş sakız çiğnemenin. Ama tabii bu ne kadar doğru bilemem. Zira
eski araştırmalar da tam tersini iddia ediyordu.
Çiklet dünyasında beni en mutlu eden gün, herhalde tarçınlı
çikletlerin piyasaya çıktığı gündür. İlk Brooklyn vardı galiba,
tarçınlı çiklet olarak. Daha sonra Big Apple mi, Big Red mi öyle bir
marka çıktı. Hala da satılıyor ama her yerde bulamazsınız. Bir de bir
marka daha vardı galiba ama adını bir türlü anımsayamıyorum. Velhasıl,
tarçınlı sakız her zaman ilk göz ağrım.
Çiklet dünyasında beni heyecanlandıran ikinci gelişme First'in şu
'orman meyvası' kavramını dilimize kazandırdığı böğürtlen, ahududu
meyva aromalarının kullanıldığı çikleri satışa sunduğu zaman
gerçekleşti. Allahım ne güzel bir aromadır o. İlk başlarda her market
ve bakkalda satılmıyordu da, fellik fellik orman meyvası aromalı First
arıyorduk.
Sonra sonra doygunluk noktasına ulaşınca, yeni tatlar peşinde koşmaya
başladım ve temel olana geri döndüm. Nane. Ağızda yayılan nane kokusu
ve tazeliği gibisi yoktur bilirsiniz. Diş fırçalamak gibi bir tat
bırakır ağızda naneli çikletler ve bu nedenle de klasiktirler, asla
modaları geçmez. Benim naneli çikletlerle olan sorunum şuydu: Hiçbir
şekilde istediğim yoğunluktaki nane aromasını bulamıyordum. Daha
ziyade bir şeker tadı geliyordu ağzıma. Reklamını yapıyormuş gibi
oluyor ama First gene imdadıma yetişti: First Oxygen'i piyasaya
sürdüler ve ben derin naneli bir "Oh!" çektim. Tek sorun 6'lı
paketlerde satılması ve bana yetmemesi.
Ben hala First Oxygen'i çantamda paket paket taşımaya devam ederken,
Pınar birden Vivident'in damla sakızlı çikletinden bahsedince aklım
çelindi. Bakın damla sakızı derken, Falım falan gibi damla sakızlı
çikletlerden bahsetmiyorum ben. Hani şı sakızlı muhallebi gibi
tatlılarda bulunan lezzetten bahsediyorum. Aldığım bu haber üzerine,
hemen araştırmaya girişsem de, bu damla sakızlı çikleti bir türlü
bulamadım. Belki bir başkası bahsetse fazla sallamazdım ama Pınar'ın
ve benim damak zevkimiz çok benzerdir. Fakat bulamayınca, ben de
unuttum gitti.
Geçen akşam buluştuk ve bana dibinde birkaç tane kalmış damla sakızlı
çiklet kutusunu hibe etti. O gün bugündür başka bir şey çiğnemiyorum.
Gerçekten de çoğu markette bulunmuyor. Ama o Carrefour'da, ben
Profilo'da bulmayı başardım. Şiddetle tavsiye ediyorum. Siz de alın
da, dağıtıcılar her markete versin bu çiklet endüstrisinin büyük
buluşunu.
Düşünsenize, bu yazıyı aslında sakız ağacından sakız elde etmeyi
başaran Antik Yunanlılara borçluyum. Sakız, MS 50'de diş temizlemek
amacıyla kullanılıyormuş. Orta Amerika'da ise bu buluşun sahibi
Mayalar. Onlardan Kızılderililere, daha sonra da Meksikalı ve
Amerikalılara geçmiş. Yunanistan, Türkiye ve Ortadoğu sakız ağacı
açısından oldukça zengin.
Bu gece tarçın, damla sakızı, nane ve orman meyveli bir sakız
cennetinde yaşadığımı düşünüp mutlu olmayı planlıyorum...
|